2024 yılı enflasyon oranı yüzde 44.38 olarak belirlendi. 2025, dezenflasyon süreci için kritik bir yıl olacak. Ekonomik reformlar ve para politikası iletişimi büyük önem taşıyor. Merkez Bankası'nın tahminleri ve piyasa dinamikleri, enflasyonla mücadelede belirleyici rol oynayacak.
Yıllık enflasyon oranı, 2024'te %44.38 olarak kapandı. Aralık ayında en düşük aylık enflasyon %1.03 ile kaydedildi. Eğitim, konut, lokanta-oteller ve sağlık gibi harcama grupları, genel TÜFE rakamının üzerinde artış gösterdi. Ancak, konut haricindeki grupların tüketim sepetindeki düşük ağırlıkları, enflasyona etkilerini sınırlı kıldı.
Gıda ve alkolsüz içecekler grubundaki yıllık değişim oranı, TÜFE'ye oldukça yakın seyretti. Ancak bu grubun tüketim sepetindeki yüksek ağırlığı, enflasyonu en çok artıran grup olmasına neden oldu. Yıllık enflasyonun 10.89 puanı gıda ve alkolsüz içeceklerdeki fiyat artışlarından kaynaklandı.
Konut grubunun yıllık enflasyona katkısı ise 9.8 puan olarak belirlendi. Ulaştırma grubu, sepetteki ağırlığına kıyasla enflasyona daha sınırlı etki yaptı. Merkez Bankası'nın yıl sonu enflasyon tahmini, geçen yıl %38 olarak belirlenmişti. Ancak, mevcut durumda tahminin 6.38 puan saptığı görülüyor.
2025, dezenflasyon için kritik bir yıl olacak. Sıkı para politikasına geçiş yapılmasaydı, enflasyon üç haneli rakamları görebilirdi. Sıkı para politikasının faydası gözlemleniyor. Ancak, enflasyonla mücadelede politika faizine fazla bel bağlandığı ve diğer araçlardan yeterince destek alınmadığı ifade ediliyor.
Uygun sıkılıkta bir para politikası duruşu, iyi tasarlanmış bir iletişim ve kamu maliyesinin desteği gereklidir. Ayrıca, veri odaklı bir denetim mekanizması ve yapısal reformlar, enflasyonla mücadelede önemli rol oynayacaktır. 2025'te daha fazla mücadele edilmesi gerektiği unutulmamalıdır.
Merkez Bankası'nın para politikasının iletişim ayağını daha güçlü yönetmesi gerekiyor. Araştırmalar, Türkiye'de enflasyonun yükseldiği dönemde, rekabet düzeyi düşük sektörlerdeki şirketlerin kâr marjlarını artırdığını gösteriyor. Bu durum, piyasada yeterli rekabet olmadığında şirketlerin maliyet artışlarının üzerinde fiyatlama davranışlarına yöneldiğini ortaya koyuyor.
Zombi şirketler, sağlıklı şirketlerin gelişimini engelleyerek kredi dağılımını bozuyor. Bu şirketlerin sayısı arttıkça, bankacılık sektörünün sağlıklı şirketlere yönlendirebileceği kredi havuzu daralıyor. Bu durum, ekonomik gelişmeyi uzun vadede olumsuz etkileyebilir. Türkiye'nin enflasyon, cari açık ve düşük verimlilik sorunlarını çözmesi için yapısal politikalara ihtiyaç vardır.